GündemTamer SAVAŞYazarlar

İsrail-İran Çatışmasında İHA’ların Rolü

Ortadoğu’daki gerilim yıllardır dünya gündemini meşgul ediyor. Ancak son dönemde İsrail ve İran arasındaki doğrudan ya da dolaylı askeri hamlelerde, savaşın en belirleyici araçlarından biri olarak insansız hava araçları (İHA) öne çıkıyor. Peki bu iki ülke arasındaki gölge savaşın gökyüzündeki uzantısı nasıl şekilleniyor?

İHA’ların Savaş Doktrinindeki Yükselişi

İsrail ve İran, İHA teknolojisini yalnızca keşif amacıyla değil; saldırı, savunma ve istihbarat toplama için de etkili bir şekilde kullanıyor. Her iki ülkenin geliştirdiği insansız sistemler, artık savaşın gidişatını doğrudan etkileyebilecek kapasitede.

İsrail’in İHA Stratejisi: Yüksek Teknoloji, Düşük Risk

İsrail, yıllardır dünyada İHA teknolojisinin öncülerinden biri. Heron, Harop, Eitan gibi modellerle hava üstünlüğünü sürdürmeyi hedefliyor. İsrail’in taktiksel amacı ise net: yüksek hassasiyetli saldırılarla tehdidi sınırlandırmak ve asker kaybı riskini sıfırlamak.

İHA’lar aracılığıyla;

  • Lübnan’daki Hizbullah unsurlarına,
  • Suriye’deki İran destekli milislere,
  • İran’a ait lojistik üs ve radar sistemlerine yönelik saldırılar düzenlendi.

İsrail’in “kamikaze İHA”lar olarak bilinen Loitering Munition sistemlerini etkin şekilde kullanması, İran’ın bölgedeki hareket alanını ciddi anlamda daralttı.

İran’ın İHA Cevabı: Sayı, Sabır ve Sızma

İran ise İHA teknolojisini düşük maliyetle yaygınlaştırarak asimetrik avantaj sağlama peşinde. Özellikle Shahed-129, Mohajer-6 ve Shahed-136 gibi modellerle İsrail’e karşı doğrudan saldırılar değil; vekil güçler (proxy forces) üzerinden dolaylı bir yıpratma stratejisi izliyor.

İran’ın İHA taktikleri:

  • Hedef bölgelere alçak irtifadan sızarak radar tespitini zorlaştırma,
  • Vekil gruplar üzerinden saldırıların sorumluluğunu doğrudan üstlenmeme,
  • Saldırı öncesi geniş çaplı keşif ve elektronik karıştırma kullanımı.

Neden İHA?

Her iki ülkenin de insansız sistemleri tercih etmesinin ardında şu nedenler var:

  • Asker kaybını azaltmak: Özellikle kamuoyu baskısı ve iç politika açısından asker kaybı en düşük seviyede tutulmak isteniyor.
  • Yüksek hassasiyet: Modern İHA’lar nokta atışı yapabilecek düzeyde donatılmış durumda.
  • Uzaktan müdahale imkanı: Bir ülkenin hava sahasına girmeden etkili saldırılar mümkün hale geliyor.
  • Psikolojik üstünlük: Gelişmiş İHA’lar, hedef ülkeye hem maddi hem manevi baskı kuruyor.

Anti – Drone Sistemleri

Ortadoğu’nun en derin çatışma hatlarından biri olan İsrail-İran gerilimi, günümüzde geleneksel silahlardan çok daha farklı bir boyuta taşındı. Bu çatışma artık sadece kara ve denizlerde değil; gökyüzünde, hatta dijital alanda bile sürüyor. Bu yeni cephede en çok dikkat çeken iki unsur ise İnsansız Hava Araçları (İHA) ve bu araçlara karşı geliştirilen anti-drone sistemleri oldu.

İsrail, askeri teknoloji alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak uzun süredir İHA sistemlerini operasyonel gücünün merkezine yerleştirmiş durumda. Özellikle Heron, Harop ve Eitan gibi yüksek teknolojili insansız hava araçları sayesinde, İsrail uzak mesafelerden düşman hedeflerini tespit edebiliyor, izleyebiliyor ve gerektiğinde yok edebiliyor. İsrail’in “kamikaze İHA” olarak bilinen loitering munition sistemleri ise, hedef bölge üzerinde uzun süre dolaşarak, anlık tehdit algılandığında kendini hedefe yönlendirebiliyor. Bu sistemler, İran destekli milis gruplarına, füze rampalarına ve radar sistemlerine yönelik nokta atışı operasyonlarda büyük rol oynuyor.

İran ise savaş stratejisini İsrail’den farklı şekilde konumlandırmış durumda. Yüksek teknoloji yerine düşük maliyetli ve çok sayıda üretilebilen İHA’lar üzerine kurulu bir strateji izliyor. Shahed-129, Mohajer-6 ve Shahed-136 gibi araçlarla hem doğrudan saldırılar düzenliyor hem de vekil güçler aracılığıyla dolaylı bir yıpratma savaşı sürdürüyor. İran İHA’ları, özellikle radar sistemlerini atlatmaya yönelik alçak irtifa uçuşlarıyla ve GPS karıştırıcı teknolojilerle donatılmış olarak dikkat çekiyor. Bu sayede İran, görünürlüğü düşük fakat etkili bir baskı mekanizması kuruyor.

Ancak bu gökyüzü savaşı yalnızca saldırıdan ibaret değil. Her iki taraf da yoğun bir şekilde anti-drone teknolojilerine yatırım yapmış durumda. İsrail’in geliştirdiği çok katmanlı hava savunma sistemlerinin merkezinde Iron Dome, SPYDER ve Barak Magen gibi sistemler yer alıyor. Iron Dome, kısa menzilli roket ve İHA’lara karşı etkili olurken, SPYDER orta menzildeki tehditleri etkisiz hale getirebiliyor. Özellikle son dönemde test edilen Iron Beam adlı lazer tabanlı sistem ise, neredeyse sıfıra yakın maliyetle düşman dronlarını hedef alabiliyor ve İsrail’in savunma kapasitesini bir üst seviyeye taşıyor.

İran cephesi de anti-drone sistemler geliştirme konusunda çeşitli adımlar atsa da, daha çok sahadaki elektronik karıştırıcılar ve radar sistemlerine güveniyor. İran, İsrail saldırılarına karşılık verirken genellikle mobil hava savunma sistemlerini devreye sokuyor ve elektronik harp yoluyla gelen İHA’ların sinyalini kesmeye çalışıyor. Ayrıca, Rusya’dan ve Çin’den temin ettiği teknolojileri kendi sistemlerine entegre ederek savunma kapasitesini artırmaya çalıştığı biliniyor.

Bu teknolojik çatışmanın bir diğer dikkat çekici yönü ise ABD gibi üçüncü tarafların bölgedeki etkisi. Özellikle ABD, İsrail’e hem İHA hem de anti-İHA sistemleri konusunda teknik ve lojistik destek sağlıyor. Aynı zamanda, İran’ın kullandığı İHA’lara karşı APKWS gibi lazer güdümlü roket sistemleri de sahada aktif olarak kullanılmakta. Bu da bölgedeki hava sahasının artık sadece füze ve uçaklarla değil, karmaşık bir drone ekosistemiyle dolu olduğunu gösteriyor.

A U.S. Marine Corps UH-1Y Huey from Marine Light Attack Helicopter Squadron is loaded with the Advanced Precision Kill Weapon System during Northern Strike 17 at the Combat Readiness Training Center Alpena, Mich., Aug. 10, 2017. Northern Strike is a joint exercise hosted by the Michigan Air National Guard that emphasizes on close air support and joint fire support to enhance combat readiness. (U.S. Marine Corps photo by Lance Cpl. Cody J. Ohira)

Sonuç olarak, İsrail-İran çatışması artık klasik bir savaş olmaktan çıkıp, ileri teknoloji temelli bir gökyüzü rekabetine dönüşmüş durumda. İHA’lar sayesinde tehditler artık görünmez hale gelirken, anti-drone sistemleri bu görünmezliği bozma mücadelesi veriyor. Bu çatışmanın geleceği büyük ölçüde, kimin daha hızlı adapte olup daha etkin sistemler geliştireceğine bağlı olacak. Ancak kesin olan şu ki: Gökyüzü artık sadece uçakların değil, akıllı sistemlerin de savaş alanı haline geldi. Ve bu savaş, sessiz olduğu kadar ölümcül.

Gelecek Ne Getirir?

İsrail-İran gerilimi sürerken, bu savaşın merkezine İHA’ların yerleştiği açıkça görülüyor. Önümüzdeki süreçte:

  • Yapay zekâ destekli İHA’lar,
  • Otonom sürüler,
  • Elektronik harp yetenekli İHA’lar
    gibi sistemlerin de çatışmalarda aktif rol alması bekleniyor.

Sonuç: Savaşın Yeni Yüzü Gökyüzünde

İsrail-İran çatışması, insansız hava araçlarının sadece destekleyici değil; savaşın belirleyici aktörleri haline geldiğini gösteriyor. Bu iki ülkenin teknoloji üzerinden yürüttüğü mücadele, gelecekteki savaşların ne kadar “sessiz” ama bir o kadar da “ölümcül” olabileceğine dair güçlü bir işaret veriyor.

Tamer SAVAS

Tamer Savas, lisansını elektrik elektronik mühendisliği ve havacılık elektrik elektronik mühendisliğinden aldı. Lisansüstü çalışmalarını İHA'lar üzerine tamamladı. İHA'ların sivil hava sahasına entegrasyonu konularında çalışmalarına devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu